BURADAN FOTOĞRAF ÇIKAR MI?

Fotoğraf sanatçısının bir fotoğrafı çekmeye karar vermesi ile bu fotoğrafın neden çekildiğine ilişkin pek çok eleştiri ve yorum yapılabilir. Gerçekte fotoğraf çekme aşamasındaki yaşanan zihinsel süreçte, o fotoğrafa sonradan bakan kişilerin farkına varamayacakları kadar çok şeyler yaşanır. Aslında fotoğrafçı görselini kendi iç dünyasına, sezgi ve yaratma gücüne göre oluşturur. Elbette bir ressam gibi fotoğraf sanatçısı da estetik ve plastik kaygılar taşır ve her zaman düzen(kompozisyon) arayışı içindedir. Ancak o, ressamın aksine her zaman vizör çerçevesinin sınırlarına bağlı kalmak zorundadır. Ressam sokakta ya da atölyesinde kompozisyonunu düzenlemede son derece özgürken, fotoğrafçı bu tür bir özgürlüğe sahip değildir. Onun kadrajla ilgili sınırları vardır. Çoğu görsel sanatlarda olduğu gibi fotoğrafta da kompozisyonunu oluşturma da üç temel beceri gerekir. Tasarım ilkeleri bilgisi (estetik ve plastik değerler), düzenli fotoğraf çekme deneyimi ve bir diğeri de maddi ve manevi birikimleridir.

“Hey koşun fotoğraf buldum!”

         “Buradan fotoğraf çıkar mı?” Fotoğraf çekmeye hazırlanan fotoğrafçı, konusunu bulduğu ya da bulduğunu sandığı anda kendisine bu soruyu sorar. Bunun yanıtı öncelikle hangi amaçla fotoğraf çekildiğiyle ilgilidir. Anı, spor, haber, sanat gibi. Kuşkusuz hangi alanla ilgili olursa olsun fotoğrafın her açıdan başarılı olması arzu edilir. En iyi kadraj nereden çıkar? Bu açı iyi mi? ışık nasıl olmalı? Hareketi dondurmak daha iyi o olur mu? ya da alan derinliği ne olmalı? vb. Bu soruların yanıtlarını verdikten sonra yine emin olmak için kendine bu soruyu sorar. “Buradan fotoğraf çıkar mı?”

Hay Allah, nerede bu fotoğraf?

Bunun yanıtı o güne kadar formel ya da informel yollarla elde edilen her çeşit birikimlerde saklıdır. Bu birikimler yoluyla ve zihinsel bir süreç (düşünme) sonunda fotoğrafçı kararını verir. Bu zihinsel süreç çok kısadır. “Evet, buradan fotoğraf çıkar” yanıtını alırsa deklanşöre basar. Yanıt olumsuz olursa o kadrajdan vaz geçip başka açılara yönelir. Yine de çoğu fotoğraf sanatçısı çektiği fotoğrafı eline alıp bakmadan ya da bilgisayar ekranında görmeden emin olamaz. Peki fotoğrafçıyı yönlendiren bu zihinsel süreç nasıl gerçekleşir? Az önce sözü edilen görsel ve sanatsal birikimler (tasarım ilkeleri ve elemanları) zihinde yorumlanır ve değerlendirilir. Bu sonuç evet ya da hayırdır. Fotoğrafçının zihninin bu süreçte kullandığı veriler tamamen onun sahip olduğu birikimler ve sezgisidir. Bu verileri iki kısımda ele alınabilir.

Uygun kadraj nerede?

1- Duyular (Doğuştan gelenler)

Doğumla birlikte genlerle geçen özellikler. Bunlar sonradan kazanılmaz ancak kısmen gelişebilir. Bunlardan biri ve en önemlisi yaratıcılıktır. Görsel ya da işitsel tüm sanat dalları için geçerlidir. Dolayısıyla fotoğraf için de böyledir. Bir diğer önemli özellik yetenektir. Bu da doğuştan gelir. Ama ne varsa odur. Yani geliştirilemez. Bir başkası hayal gücüdür. Yaratıcı insanların hayal güçleri fazladır. Örneğin; “elma” dendiğinde akıllarına bir anda onlarca elma imgesi gelebilir. Özellikle fotoğraf sanatçıları için belirtmem gereken bir diğer özellik ise “sezi/sezgi”dir. (Sözlük anlamı; Açık bir kanıt olmaksızın olmuş ya da olacak bir şeyi önceden kestirmek. Deneme ve akıl yürütmeden önce sonucu bilmek, anlamak ve kavramak. Kısaca doğruyu hissetmektir.) Sezgisi güçlü fotoğrafçılar konuyu kadraja alırken sezgisel olarak doğru çözümler bulur.  Gerçekten de kimi fotoğrafçılar gerçekten doğuştan gelen bu sezgi gücüyle (fotoğrafik göze sahip olabiliyorlar) ilginç ve başarılı fotoğraflar oluşturabiliyorlar.

2- Kazanımlar (sonradan edinilen)

Sanatçı ve fotoğrafçı olarak o gün, o ana kadar sonradan edinilen her türlü birikimdir. Yaygın ya da örgün sistemde kazanılan eğitim, kültür, sanat (fotoğraf, resim, heykel, sinema, sergiler, eleştirel ortamlarda bulunmak) ve teknikler gibi.  Kısaca her türlü birikim ve sanatsal uygulamalar veri olarak değerlendirilip, zihinsel süreçte kullanılır. Burada yaratıcılık bir süreç olarak düşünüldüğünde, fotoğraftan kopmadan üretmek de önemlidir.

Bir fotoğrafı başarılı yapan diğer önemli bir konu da estetik ve plastik elemanlardır. Fotoğraf sanatçısı olarak bunların bilinmesi deklanşöre basmadan önceki o zihinsel süreçte, doğru karar vermek açısından yararlı olacaktır. Bu elemanlar şunlardır; kompozisyon, (yatay/dikey kadraj), ışık tercihi, denge, altın oran, üçte bir kuralı, ufuk çizgisi, ilgi merkezi, renk, yaşayan öğe ve tabi ki içerik.  Zihin bu veriler ışığında kadrajı o kısa an içinde işleyerek sonucu beyine ulaştırır. Sonucun olumlu olması durumunda deklanşöre basılır.

                                                  

Analog fotoğraf döneminde malzemelerin sınırlı ve pahalı olması nedeniyle fotoğraf çekerken, aşırı dikkat edilmesi gerekirdi. Neredeyse hata yapma şansı olmazdı. Fotoğraf gezilerine ancak birkaç “leica” filmle çıkılırdı.  Fotoğrafçı çantasına gezisi için ayrılacak zamana ve ortama göre hesap yaparak birkaç film alabilirdi. Arzu edilen koşullara uygun film bulma şansı da pek olmazdı. (En çok bulunan Daylight ve 100 ASA olan çeşitleriydi.) Bozuk olan her poz büyük kayıptı ve onları düzeltme şansı da yoktu. Bugün dijital çağla birlikte koşullar da değişti. Hem kameralar hem de bellek kartları işleri oldukça kolaylaştırdı. Baskılar karanlıkta değil, açık ortamda bilgisayar yazılımları sayesinde, renkli ya da siyah beyaz olarak elde edilebiliyor. Anında sosyal medya ortamlarında paylaşılıp, eleştirel ortamlara sunulabiliyor.                    

Arif Ziya TUNÇ, Karaköy- İstanbul 2021

Bir fotoğraf sanatçısı, ister açık havada ister iç mekanlarda çekim yapsın, o aynı zaman da algıları açık, çevreyi tarayan, konu arayan görsel bir yönetmendir. Öyle ki bazen iki elin baş ve işaret parmaklarını açarak, gözlerine yaklaştırıp (basit bir vizör oluşturup) konuya odaklanır.  Bu basit görsel taramadan sonra vizörden bakar ve kadrajını (kompozisyonu) düzenler. Bu arada kompozisyonuna almak ya da almak istemediklerini çıkarabilir, olmuyorsa objektifini farklı yönlere çevirir. Buradan fotoğraf çıkar mı? sorusuna yanıt verme süresi, fotoğrafçının zihinse süreçte kullanılmak üzere sahip olduğu verilere göre değişir. Kritik an, spor veya sokak fotoğrafçılığında çekim kararı daha hızlı verilmesi gerekir ki burada sezgi öne çıkar. Ancak natürmort, manzara ya da kurgu çekimlerinde bu süre elbette daha da uzayabilir. Sokak, bina, manzara ve özellikle kurgu fotoğrafları çekerken kadrajı düzenleme, seçici olma-ayıklama, ışığın kontrolü ve tercihli çekimlere biraz daha fazla zaman ayırabilir. Tersine figüratif sokak fotoğrafçılığında konunun, ışığın ve giderek kompozisyonun her an değişme olasılığı nedeniyle kararın hızlı bir şekilde verilmesi gerekir. Bu noktada pratik ve iletişim eksikliği fotoğrafçıyı zorlar. Bu aşamada zihin ilgi odağını, ufuk çizgisini, 1/3 kuralını, ışık ve renkleri hızlıca değerlendirir. Yaşayan bir öğe varsa onun yüz ifadesini, bedensel duruş şeklini ve kompozisyona olan katkısını ölçer. Eğer içerik de uygunsa o durumda “Buradan fotoğraf çıkar” yanıtı gelir ve fotoğrafçı deklanşöre basar.

Ara GÜLER, İstanbul – 1954

 

Arif Ziya TUNÇ, Kemeraltı-İzmir, 2019

“Buradan Fotoğraf Çıkar mı?” fotoğrafa yeni başlayanlardan, ustalara kadar her fotoğrafçının iç ya da dış ses olarak her zaman kendine sorduğu ve aslında da sorulması gereken bir sorudur. Fotoğrafla ilgili maddi ve manevi birikimler ve deneyimler arttıkça bu sorunun yanıtı hem kısa sürede verilir hem de fotoğrafta başarı yakalanır.

İzmir, Ekim 2023

                                                                    -%-