SANAT, ESTETİK ve FOTOĞRAF

Sanat

Sanat, pek çok alanları, farklı ifade teknikleri, malzemeleri, uğraşanları, izleyicileri, müzeler, sergi ve gösteri salonları ile oldukça geniş bir alanı kapsayan, sosyal bir etkinlik alanıdır. Sanatın ne olduğu konusu çağlara, toplumlara ve düşünürlere göre değişiklikler gösterir. Sanat ticari bir faaliyet değil, insani bir ihtiyaçtır. İnsanı etkileyen her şey sanatı da etkiler. Sanat eseri sanatçıya bağlı bir ürün olarak onun kişiliğinden, dünya görüşünden büyük ölçüde etkilenir. Pek çok düşünür, gerçek sanatçıları bir deha olarak kabul eder, sanat eseri de bu dehanın çevresindeki olayları ve varlıkları, hayal güçleri ve yaratma güçlerine dayalı olarak ortaya çıkarmasıdır. Sanat insanın iç dünyasının eseridir. Kişiseldir ama aynı zamanda toplumsal bir olgudur, topluma hitap eder.

Sanat eseri; Bir sanat eserini meydana getiren daha doğrusu sanat olgusunu ortaya çıkaran üç öğe vardır. Sanatçı, eser ve izleyici. Sanatçı doğayı şekil, renk, ses ya da anlatım olarak aynen taklit eden kişi değildir. Onun görüşü, seçiciliği ve ifadesi başkadır. Sanatçı taklit eden değil yaratan kişidir.

Sanat eserinin özellikleri;

– İnsan eliyle üretilmiştir,

– Yaratma süreci sonunda oluşmuştur,

– Kendine özgü nitelikleri vardır ve biriciktir.

– Estetik haz ve heyecan vermesinin dışında başka bir amacı yoktur. Endüstriyel ürünler sanat eseri değildir.

– En önemlisi de üreten kişi (sanatçısı) tarafından sanat eseri olarak tanımlanarak topluma sunulmuştur.

Felsefe

Felsefe var oluşla ilgili (insan ve doğa) soyut, genel ve kuramsal sorunlara yönelik tanım koyma, çözüm bulma ve kanıtlamaya dayalı düşünceler sistemidir.

Felsefenin içinde üç temel normatif form vardır. Bunlar doğruluk temeli üzerine kurulmuş Mantık, İyilik temeli üzerine kurulmuş Ahlak ve güzellik temeli üzerine kurulmuş Estetik’ tir.

Sanat Felsefesi de insan eliyle üretilen, sanat yapıtlarını ele alan, sanatı sorgulayan felsefenin bir dalıdır. Güzel, hoşa gitmeyi ve estetik yargıyı cevaplamaya çalışır. Sanat felsefesi estetikten biraz daha farklıdır. Estetik hem sanatta hem de doğadaki güzele yönelirken sanat felsefesi sadece insan tarafından yaratılmış nesnelerdeki güzele yönelir.

Estetik

Estetik sözcüğü yunanca “Aistesis” sözcüğünden gelir. Duyum, duygu, hoşa gitme ve algılamak gibi anlamlar taşır. Kısaca duyularımızla ilgili bağımsız bir bilim dalıdır.  Nietzsche’göre; etkin bir bakış açısı seçerek, sanatla yaşamı uzlaştırmayı amaçlayan öğretidir. Estetiğin iki temel niteliği göz önünde tutulmalıdır.

          1. Sanat eğlence değil, yaşama katlanmanın en yüksek ve tek doğal biçimidir.

          2. Estetik yapının izleyici bakımından değil, yaratıcı (sanatçı) tarafından oluşturulması gerekir.

HEGEL ise estetiği sanatçının yarattığı biçim ve bu biçimi canlandıran ruh arasındaki ilişki olarak ele alır.

Estetiğin günümüzdeki anlamıyla kurucusu; Alexander G. Baumgarten’ dır.  (1714-1762) Ancak ona göre estetik, duyusal alanın bütün genişliğini değil, özellikle güzel olan kısmını ele alır.

Estetiğin ilgi alanı güzeldir. Güzelliğin felsefesi olarak ortaya çıkan estetik, insan eliyle yapılmış olan ya da doğada bulunan güzel şeylere yönelir. Estetik “güzel” üzerine düşünme ve onun ne olduğunu açıklamaya çalışır.

Estetiğin temel kavramları olarak “Güzellik” ve “Güzel” kavramları karşımıza çıkmaktadır. Güzellik çağdan çağa, toplumdan topluma ve hatta kişiden kişiye göre değişebilir. Platon’a göre ise güzellik her zaman ve her yerde geçerli olan mutlak güzelliktir. Aristotales’e göre güzellik uyumdur. Bir bütünü oluşturan unsurlar birbirleriyle uyumluysa, o şey güzeldir, uyum, oran ve ölçülerin kaynaştığı bir bütündür. KANT’a göre güzellik hoşa gitme ve ruhtaki estetik duygudur.

Natüralistlere göre bir doğa güzelliği vardır ve bu sanat için model olmalıdır. Platon sanatı bir taklit (Mimessis) olarak değerlendirir ve sanatçıyı taklit yapan biri olduğu için aşağılar. Ona göre sanatçı, ideler dünyasında var olan nesnelerin dünyadaki kopyalarını kopya eden kişidir. Aristotales’e göre sanatın objesi doğadır. Kant, Croce ve Hegel ise doğa güzelliği ile sanat eseri güzelliğini birbirlerinden ayırmıştır. Hegel sanat yapıtının güzelliğini, doğa güzelliğinden üstün tutar.

Estetik bir yargıdır. Ancak estetik yargılar, dinsel, bilimsel ve ahlaki yargılardan farklıdır. Estetik yargı kültüre bağlı olarak zaman içinde gelişebilir.

İnsanda hoş duygular uyandıran doğal güzellikler; güneşin batışı, mehtap, kar üzerinde yürüyen serçenin ayak izleri vb. estetiğin konusu olabilir ama sanat felsefesinin konusu olamaz. Güzel, güzelle ilgili değerler ve dolayısıyla sanat ve sanatın kaynağının neler olduğu gibi konular estetiğin temel sorunlarını oluşturur.

Sanatı daha iyi anlayabilmek için, tarih boyunca düşünürlerin sanatı nasıl değerlendirdiklerine bakmak gerekir. Bu noktada sanatın kaynağının, kökeninin ne olduğu konusunda çeşitli görüşler vardır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz.

Sanatın Kaynağı

1Taklit (Mimessis), Aristotales ve Platon Antik Yunan’da ve Roma sanatında hatta Rönesans’ ta Romantizm ve Realizm’ de taklit var. Alman düşünür Aleksandr Baumgarten sanatçının amacının doğayı taklit etmesi olmalı der. Flestratos ise taklidi reddetmekte ve sanatçının hayal gücünü ve yaratma ilkelerini savunmaktadır. Ona göre hayal gücü ve yaratıcılık taklitten daha kuvvetlidir.

2Yaratma (Croce)

– Doğadaki hiçbir doğal nesne sanat eseri değildir,

– Sanat doğanın aynen yansıtılması değildir,

– Her sanatçı kendi ruhunun yaratıcılığını ortaya koyar,

– Sanat kişiseldir ve insanın kendi iç dünyasının eseridir

Benedetto CROCE, sanatsal yaratıcılığı olmayan kişilerin elinde sanatın, sadece teknik bir beceri (ustalık) ve sadece bir oyun olduğunu belirtir.

3Oyun

Kimi düşünürlere göre de sanatın kaynağı eğlence ve oyundur. İnsanlar zorunlu ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, eğlence amaçlı bir takım oyun faaliyetlerinde bulunurlar. Bilim nasıl akıl ve deneylerle gelişiyorsa, sanat da hayal gücü ve oyundan çıkmıştır. Charles BOERDEL’e göre sanat böyle ortaya çıkmıştır. SHİLLERde estetik dünyanın oyun dünyası olduğunu, insanın sadece oyunda gerçek insan olduğunu, hayal gücünü orada gerçekleştirdiğini ve bu faaliyetin de sanat olduğunu savunur.

FOTOĞRAF

Tanıtım, Moda, Bilimsel, Anı, Spor, Magazin, Haber-basın ve Resmi amaçlı fotoğrafları işlevsel / ticari olarak sınıflandırırken, Belgesel, Kurgu, Kritik an, Portre, Mimari, Doğa, Bilimsel, Gezi, Sokak ve Yarışma fotoğrafları da sanat fotoğrafı olarak değerlendirilir.

Levent KILIÇ’ın GÖRÜNTÜ ESTETİĞİ adlı kitabı ile Alman Fotoğrafçı, Gisele FREUND’un “FOTOĞRAF VE TOPLUM” kitabını, fotoğrafı farklı bir dil ve tarihçesiyle ve aynı zamanda da dönemin sanat akımları ve siyasetiyle ilişkilendirerek ele alması bakımından fotoğrafa yeni başlayanlara yararlı olacağı inancındayım.

Fotoğraf da aynen hem ticari hem de sanatsal baskı tekniği olan serigrafide de olduğu gibi hem sanatsal hem de ticari yönü olan bir ifade aracıdır. Kuşkusuz bizim konumuz fotoğrafın sanatsal kaygılarla üretildiği ve buna bağlı olarak estetik yönüdür.

Fotoğrafın yapılanması üç temel öğeye bağlıdır.

          1- İçerik, (Pictorial, kavramsal, mesaj, öykü, vb.)

          2- Teknik (Netlik, Pozlama, Beyaz Dengesi, Işık, Alan derinliği)

          3- Kompozisyon; Kadraj (Yatay/dikey), çerçeveleme, estetik ve plastik öğelerin kullanımıdır. Açık ve  anlaşılabilir bir iletişim sağlayabilmenin bir aracı olarak, görsel bir çalışmada kullanılan elemanların estetik bir kaygıyla düzenlenmesidir. Kısaca düzendir. Başlangıçta kompozisyon düşüncesini ve kurallarını kavramak, birçok açıdan yeni bir dil öğrenmeye benzer ve önemli bir çaba ve uygulama gerektirir. İlerleyen süreçte kompozisyon düşüncesini kavradıkça çalışmalar daha zevkli hale gelir. Sanatçı izleyicinin bakışının eser üzerinde nasıl dolaşması gerektiğine tam olarak hakimdir. Gözün istenilen noktalar yönelmesi için ışık, çizgi, şekil ve renkler kullanır. İzleyici de farkında olmadan bu ip uçlarını izleyerek bütünü görebilir. Böylece fotoğraf izleyicinin bakışını ve algılama biçimini kontrol altına alarak izleyiciyi içine çeker.

Kompozisyonla ilgili kurallar (ışık, simetri, denge, açık veya kapalı form vb.) özellikle 15. yüzyıldan itibaren etkin olmaya başlamıştır. Özellikle manzara resimlerinde, tablonun tektonik karakterini asıl sağlayanın geometrik değerler oldukları açıkça görülür. 16.yüzyılın bütün manzara resimlerinde de düşey ve yataylara dayanan bir yapı vardır.

Avrupa resim sanatında 17.yy. başlarında Avrupa’da doğan Barok sanat üslubu, kompozisyonu rönesanstan farklı bir yaklaşımla benimsemiştir. Bu anlamda Klasizm’e bir tepki olarak doğmuştur. Hem içerik hem de biçimsel olarak klasik sanat üslubundan ayrışmaktadır. Barok kompozisyon anlayışında ilkesizlik ve coşku vardır. Eserlerin düzenlenmesinde diyagonal bir yapı benimsenmiştir. Bu dönemin kompozisyon anlayışında “Açık kompozisyon” önemli bir yer tutar. Rönesansta ise renkler karışmaz, renk ve içerik kapalı bir formda sunulur. Barokta durum tam tersidir. Kontrast renkler kullanılır ve renklerin birbirlerinin içinde erimesi sağlanır.

Tüm görsel sanatlarda olduğu gibi fotoğrafta da estetik öğeler şunlardır; Ritim, Denge, Uyum, Yön, Tekrar, Simetri, Vurgu, Zıtlık, Altın oran, 1/3 Kuralı, Hareket, Fibonacci Sayıları (altın sayılar) 0, 1,1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55,89,144 …

Plastik öğeler ise şunlardır; Nokta, Çizgi, Yüzey, Doku, Biçim, Form, Renk, Ton, Ölçek, Espas, Leke

Görsel sanatlarda kompozisyonla ilgili üslup ve ifade arayışları her zaman tartışma konusu olmuştur. Giderek 20.y.y. lın hemen başlarından itibaren değişen dünya konjonktürüne de (siyasal, ekonomik ve toplumsal) bağlı olarak sonuçta modern sanat akımları ortaya çıkmış sanatın anlamı ve sanat olgusu kökünden değişmeye başlamıştır. Kuşkusuz sanatla ilgili yaklaşımlar ve tartışmalar insanlık var oldukça da sürecektir.

           Fotoğraf sanatında deneysel ve yaratıcı yaklaşımlar;

Deneysel ve kurgu fotoğrafı ilk deneyenlerden: Francis Bruguiere 1912’de kartonu keserek ve bükerek oluşturduğu biçimlere ışık vererek yarattığı soyut görüntülerle fotoğrafa şiirsel bir anlam kazandırırken, başka bir fotoğrafçı Alvin Langdom Coburn 1913’te kuşbakışı bir açıdan çektiği fotoğraflarda, doğada mevcut olan soyut biçim ve motifleri görüntülemiştir. Chiristian Schat ise tel, kumaş ve kâğıt gibi elemanları fotoğraf kâğıdının üzerine, kübist üsluba uygun bir biçimde yerleştirip, ardından yeteri kadar pozlandırarak görüntüyü doğrudan kağıda aktarıyordu. Yine 1920’lerde Man Ray, Dada ve Sürrealizmi fotoğrafa uyarlayarak hem karanlık oda, hem de stüdyo düzenlemelerinde, solarizasyonun yaratıcı yönünü araştıran, ilk fotoğraf sanatçısı olmuştur.

Fotoğraf ve resim sanatında başarılı bir kompozisyon, yüzey üzerinde, gözün kesintiye uğramadan, unsurları birbirine ulayarak bütünü kolayca kavrayabilmesine bağlıdır. Buna bağlı olarak özellikle fotoğrafta kadraj öne çıkar.  Kadraj bir seçimdir. Görüntüye alınması ya da alınmaması gereken tercihe bağlı ayıklamadır. Ancak sanatçı çekim aşamasında buna fazla zaman bulamayabilir. Uygun kadrajı belirleme yetisi, fotoğraf sanatçısının deneyimlerine ve teknik becerisine bağlı olarak zamanla gelişir. Herbert Matter, Paul Rand,  Otto Storch, Günther Kieser, fotoğrafın grafik tasarımda özellikle afiş sanatında kullanılmasında önemli katkıları olan yenilikçi fotoğrafçı ve tasarımcılardır.

         

                                                                              %

Kasım 2023

Arif Ziya TUNÇ

İzmir